Modern vicdan

Uzun zamandır bu anı bekliyorum. Sorumluluklarımın olduğunu düşünmeksizin sadece yazmayı. Bu dönem, yorucu ama aynı zamanda kendimi yaptığım şeylerden memnun hissettiğim bir süreç oldu. Bu memnuniyetim beni öz-güvenli kılıyor ve bu aralar kendimden beklemediğim şekilde iletişim kuruyorum insanlarla.Hala pek yakın arkadaşım yok, ama çok değer verdiğim, sevdiğim ve onların da bana değer verdiğini hissettiğim insanlar var hayatımda.Artık kimseyi memnun etme, ve böylece kabul görme gibi bir ihtiyacım yok.Ve bazı insanlarla iletişim kurma çabası göstermemeye özen gösteriyorum. Geçen gün sınav vaktinden 15 dakika sınav salonuna girdim ve iki arkadaşım birden seslendi. Hoşuma gitti ve merak ettim. Ancak sordukları şey, " Ebru, slayttan mı çalıştın yoksa sorulardan mı?" idi. Öncelikle bir "Günaydın" denmesini beklerdim açıkçası. İşte modern insanın problemi bu. Birilerine ihtiyaç duyarlarsa onunla iletişime geçiyorlar. İhtiyaç duymadıkları zaman da görmezden geliyorlar. Düşünmüyoruz, sindirmiyoruz, yüzeysel yaşıyoruz. İnsanlarla ihtiyaç dahilinde iletişim kuruyoruz. Bu gerçekten kendini insan hisseden benim gibilerine çok ağır geliyor. Markete gittiğimde kasiyerle göz teması kurmaya çalışıyorum, bir nevi ona yardım etmek için. Çünkü biliyorum ki, bu tür işlerde çalışanlar zamanın çabucak geçip akşam olmasını ve eve gitmeyi bekliyorlar. Bütün gün bir makine üzerinde işlem yapıp, herhangi bir düşünce üretememek ve insan iletişiminin çok kısıtlı olması buna sebep belki de. İşini sevmek gibi bir durum yok. En azından işini daha kolay ve çekilebilir kılmak için bir insana değer vermek ve bunu göstermek beni de mutlu ediyor.  İnsanlar, özellikle ülkede yaşanan problemleri gözardı edenler veya işlerin her zaman bu şekilde gittiğini düşünen ve hiçbir şeye tepki göstermeyenler, markette kasiyerle tartışıyor yavaş hareket ettiği için, ya da yanlış bir işlem yaptığı için. Çok tahammülsüzüz. Ve birileri mutlu olmayalım diye uğraşıyor sanki. Piyon gibiyiz,  oyunun içinde bir şeylere karar veren üyeler olduğumuzu zannediyoruz ama aslında sadece fiziksel olarak oyunda yer aldığımız görülsün diye oyundayız ve büyük parçayı oluşturmak için varız ve en erken zarar gören bizler oluyoruz. Sağlıklı bir toplum değiliz. Zamanı öldürmeye programlanmışız, zamandan bir şeyler kazanmaya ve tecrübe etmeye değil. Sindirmiyoruz, öğrendiğimiz her şey yüzeysel kalıyor. Evet, çok şey öğreniyoruz. Bilişsel olarak gelişiyoruz belki, ama üniversitede hala yere çöp atan insanlar var. Hukuk okuyan öğrenci öğretmeninin yaşama hakkını elinden alıyor. Aslında bu örnek her şeyi açıklamıyor mu? Öğrendiğimiz iyi şeyleri hayatımıza katmıyorsak, onları öğrenmemizin ne anlamı var ki? Öğrendiğimiz şeyler belirlemiyorsa değerlerimizi, bunca yıl neden eğitim alıyoruz ya da neden yaşıyoruz? Bütün her şeye hakaret değil mi bu? İzlediğimiz onca güzel filme, kitaplara, bizi en iyi şekilde yetiştirmeye çalışan bazı öğretmenlerimize ve ailemize, kendimize ? Aslında en başta insan türümüze. Düşünmeden, (ki bu kesinlikle bir yetenek, bir organı işlevini yerine getiremez hale nasıl getiriyoruz bunu aklım almıyor) hareket ediyorsak neden insanız ki? Geçenlerde köpeklerle ilgili bir yazı okudum ve sonrasında düşündüm ki köpekler zaten akıllı oldukları için düşünce güçleri yok bence. Çünkü köpek, bizim yıllarca edinmek için uğraştığımız sevme, sevdiğini gösterme ve değer verme yeteneğine sahip. Bu yüzden eğitime ihtiyaçları yok. Eğitime ihtiyaç duyan tek canlı türü insan... Bu eğitim sürecinden de başarılı çıkamıyor ne yazık ki.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

UGANDA’DA BİR MUZUNGU

Utangaç Sevgiliye

Aşk Çemberi