Kayıtlar

En çok okunanlar

UGANDA’DA BİR MUZUNGU

Resim
Uganda, ilk yurtdışı tecrübem. Yaklaşık üç aydır buradayım. Daha önce yaşadığım bazı anları mutluluk diye adlandırdığım için “mutluluk” kelimesinden özür diliyorum. Çünkü ben burada hissettiğimin dışında hiçbir zaman tam anlamıyla var olamadım. Var olmak tam anlamıyla hissetmek benim için. Ben Uganda’nın tam içindeyim bütün ruhumla. Buradaki çocuklara bayılıyorum. Türkiye’deyken çocukları sevmediğimi düşünürdüm, hatta ben neden öğretmenlik seçtim diye çok düşündüm. Bu mesleği yapıp yapamayacağım üzerine çok kafa yordum. Orada öğretmenlik yaparken hep rol yaptım, kendimin dışına çıktım. Burada sınıfta kahkahalar atıp iki dakika sonra dersime devam   edebiliyorum. Çocuklar verdiğim şeyi almayı biliyorlar ve daha fazlasını istiyorlar, ben de bu konuda çok istekliyim. Burada anasınıfı, bir ve ikinci sınıf çocuklarının dersine giriyorum. Anasınıfı çocuklarıyla drama, el işi aktiviteleri ve boyama yaptırıyorum. Onlarla çalışmaktan çok keyif alıyorum. Bazı çocuklar benim kendi di

Mandalinalar

Mandalinalar (Mandairiinid)  Zaza Urushazade'nin yönetmenliği üstlendiği, 2013 yılında çekilen Estonya ve Gürcistan ortak yapımı bir filmdir. Film Estonyalı bir marangoz ve bir ciftçinin birbiriyle dayanışarak sürdürdükleri hayatlarında, kendilerini istemeden içinde buldukları savaşın yıkıcı etkilerini konu ediniyor. Film bildiğimiz savaş filmleri gibi aksiyonlu, kavgalı gürültülü bir film sayılmaz, aslında savaşın içine barış tohumununun nasıl serpildiğini gösteren yaşlılık ve dinginliği hiç acele etmeden betimleyen bir barış filmi diyebiliriz.  Savaş nefretten doğar, insancıllıktan uzaktır. İnsanın oluşturduğu nesnesel kavramların, insan özüne hakimiyet kurmasının sonucudur; dinlerr, ideolojiler, para vs.   Film Ivo adındaki marangozun atolyesinde çalışırken yere düşen talaş parçalarının göründüğü sahneyle başlar. Filmin son sahnesi de aynı sahne ile bitecektir. Film genel olarak aynı mekanda ve dört kişi arasında geçer. Film sona doğru savaş kokusundan sevgiye doğru bir eğilim s

Aşk nasıl bir şeymiş böyle!

Bir şarkı yazdım. Hayvanlardan farklı olarak dünyaya sadece vücut ortaya koymaktan daha fazlasını yaptım. Ürettim. Bu şarkı 23 yıllık dünya tecrübemin, aşkı içine dahil ettiği zamandan itibaren kalbimde ikamet etmiş insanlar ile ilgili bana kalmış olan birikimli hisleri açığa çıkaran bir şarkıdır. Umarım sevilir. :) Bu aşk nasıl bir şeymiş böyle!  Önceleri bilmezdim bu aşk nasıl bir şeymiş böyle  Öncelere farketmezdim senden kalanmış hislerim Yıkmışsın, geçmişsin bu aşk nasıl bir şeymiş böyle Hayattaki her insan birer yoldan ibaret Yürürsün, bakarsın yol biter de tanımazsın Gelmişim, gitmişim bu yol nasıl bir şeymiş böyle İçinden geçen şeyleri söyle kırmadan kalbimi Yola çıktığın insanları düşün sev yeter ki Yok sen bilmezsin bu kalp nasıl bir şeymiş böyle  English Lyrics  Before, I didn't know what love is like Before, I did not notice my feelings remained from you  You've destroyed, you've passed, What kind of love it is! Every person I have met is like a

Utangaç Sevgiliye

Olsaydı eğer yeterince yerimiz ve biraz zamanımız işte belki o zaman, sevgili hanımefendi, çekilirdi nazınız oturur düşünürdük, ne yapıp ne etsek de uzun aşk günlerini hoşça geçirsek diye. sen hindistan’da, ganj kıyısında yakutlar bulurdun, bense akıntısında humber nehrinin, yakınırdım senden gündüz gece. seviyor olurdum seni tufan’dan on yıl önce ve sen - eğer lütfedersen – reddederdin yahudiler ikna olup dinden dönene değin. aşkım bir bitki gibi büyür yayılırdı imparatorluklar bile yanında ufak kalırdı gözlerine övgüler düzmek alırdı yüzyılımı ve tabii seyredeceğim o muhteşem alnını iki yüzyıl sürerdi tapmak göğüslere tek tek gerisi içinse tam otuz bin yıl gerek. en az yüzyıl vermeli her uzvuna ayrı ayrı ancak sonuncusunda açılmalı kalbinin sırrı çünkü, sevgili bayan, sizin hakkınız budur zaten ben de başka türlü sevemezdim, doğrudur. ama bir ses var ki, hep duyuyorum ardımda zaman üstümüze geliyor kanatlı arabasında ve ondan sonra her şeyin ötesinde serilip

Yolculuk hissi

Resim
Merhaba, kimle konuştuğumu bilemesem de merhaba. Tren garındayım. Yaklaşmasını bekledigim bir trenin kalkış saati değil. Düşüncelerimi bekliyorum, insanların gelip geçmesini, herkesle standart olan hayatımın küçük bir anına uzaktan bakmayı ve elestirmeyi.  Bu şehirde kendimi özgür hissettiğim tek yerdeyim. Belki ucunda yolculuk olan bir olduğu için. Belki de insanlarin beni görüp yalnızlığıma bir anlam bulmaya çalışmadıklari için. Belki de bu şehirde turist olabilme ihtimalini burda yakalayabildiğim  için, huzurluyum. Bugun ne çok düşündüm. Kisa bir araba yolculuğu düşüncelerime yeni kavşaklar sağladı. Ben uzun bir tren yolculuğuna kitaplar yazabilirim.

Arayış

Resim
Hayatımız boyunca kendimizi bulmak için uğraşıyoruz, bir başka evde, bir başka şehirde, bir başka insanda. Kendimizden bir şeyler bulmak için arayıp tarıyoruz her insanı bakışlarımızla. Kendimizle hissettiğimiz rahatlığı arıyoruz irislerinde kaybolurken. Tek isteğimiz kendimizi anlatmak, anlaşılmak belki de. Anlatmadan anlaşılmayı tercih ediyorsak bir de, daha da derinleşiyor arayışlarımız. Denizde yosun parçacıklarının arasında, bir saksı toprağının diplerinde, gökyüzüne salınmış koca bir ağacın dalındaki kuş yuvasında. Detaylı...

Sevmeyi Öğrenmek

Koca bir boşluk olmasını isterim bu sayfada. Sevgiyle büyümemiş biri nereden bilebilir ki sevmeyi. Öğrenirse bile yapay olmaz mı? Betona çiçek ekmeye çalışmak gibi değil mi bu? Değer verebilir, bu sevmekle aynı olabilir mı? Ben bunu anlayamıyorum, sevgiyi anlayamıyorum. Sevince kaç santim genişler insanın kalp kası? Sevilince bunu nasıl hissedebilirim?